34,1790$% -0.07
37,8627€% 0.07
45,0099£% -0.88
2.907,70%-0,53
4.971,00%-0,81
19.822,00%-0,80
KESK Kadın Meclisi, tüm dünyada savaşa, şiddete, yoksulluğa, diktatörlüğe ve cinsiyetçiliğe karşı mücadelemizi yükselterek kadınların 25 Kasım direniş mirasına sahip çıkmaya devam ettiklerini bildirdi.
KESK Kadın Meclisi, basın açıklamasında, şu sözlere yer verildi:
“Biz kadınlar her gün erkek-devlet işbirliği ile katlediliyoruz. 2022 yılında erkek şiddeti 334 kadını katletti. Kadın katilleri erkek yargı tarafından ‘’haksız tahrik’’, ‘’iyi hal’’ ve ‘’saygın kişilik’’ indirimleri ile ödüllendiriliyor.
Biz kadınlar, savaşa karşı barış mücadelesi verdiğimiz için öldürülüyoruz. Saray darbelerine, diktatörlüğe, tek adamlığa, tekçiliğe, ayrımcılığa, ve zulme karşı direndiğimiz için devlet şiddetinin birincil hedefi oluyoruz. Barışta ısrar ettiğimiz için, özgürlüğümüzden vazgeçmediğimiz için, halkların eşitliği ve kardeşliğinden yana taraf olduğumuz için lince maruz kalıyoruz. Savaşın vahşetinden kurtulmak için göç ettiğimiz topraklarda mülteci hayatlar sürdürmek zorunda kalıyoruz. Biz kadınlar, doğamıza, toprağımıza ve suyumuza sahip çıktığımız için, sermayenin insafına terk edilen yaşam alanlarımızın talanına karşı mücadelenin en önünde olduğumuz için şiddete maruz kalıyoruz. Taşeron çalışmaya karşı iş güvencesi istediğimiz için işten ilk çıkarılan, ucuz emek gücü olarak görüldüğümüz için kamyon kasalarında ölüme gönderilen oluyoruz. Hayatlarımızı paramparça eden şiddetin kaynağını ve güç aldığı tüm mekanizmaları biliyoruz ve bunlara karşı sessiz kalmıyoruz.
Biz kadınlar, savaşın yarattığı yıkımlarla, erkek şiddeti ve ekonomik krizin ağır faturası karşısında daha da fazla yoksullaşmayla mücadele ederken 6 Şubat depremlerini yaşadık. İktidar yıllar içerisinde hayata geçirdiği özelleştirme ve rant politikalarıyla depremin yıkıcılığının ve ölümlerin artmasına neden oldu. Doğal afet olan deprem Maraş merkezli depremler sonrasında yaşananlar iktidarın bu depremleri bir felakete ve katliama dönüştürmesine yol açtı.
Bugün depremlerin üzerinden neredeyse on ay geçti.. Depremlerin yarattığı yıkıma çözüm üretemeyen ve hala deprem bölgelerinde barınma, ulaşım, temiz su gibi halkın temel ihtiyaçlarını karşılamaktan uzak olan iktidar rant ve talan politikalarına devam ediyor; geçtiğimiz günlerde yeni bir “Kentsel Dönüşüm Yasası” nı meclisten geçirdi. Bu yasa ile belediyelerde olan az sayıda yetkide Kentsel Dönüşüm Başkanlığı’na devredildi. Merkezi iktidar sermayenin çıkarları doğrultusunda istediği gibi yerleşim mevcut olsa dahi herhangi bir yeri rezerv alanı seçilebilecek, insanlar evinden sürülebilecek. İktidarın tekçi politikalarının devamı olan bu düzenlemelerin depreme hazırlıktan çok sermaye ve kendi çıkarları için yaşanan afeti fırsata çevirmekten başka bir şey olmadığını biz iktidarın bugüne kadar ki uygulamalarından biliyoruz.
6/20 Şubat depremlerinde bir kez daha gördük ki kar ve rant odaklı politikaları ile iktidar yaşam hakkını hiçe saydı. Depremin yaşanması durumunda önce arama, kurtarma, gıda, barınma ve yaşamsal faaliyetlerin sürdürülebilmesi için harekete geçmesi gereken devlet kurtarma faaliyetlerinde geç harekete geçtiği için can kayıplarının artmasına sebep olurken, barınma ve yaşamsal faaliyetlerin sürdürülmesi için ihtiyaç duyulan altyapı ve kamusal hizmetleri ise depremin üzerinden 10 ay geçmiş olmasına rağmen deprem bölgesine sağlıklı bir şekilde ulaştırabilmiş değil. Yine enkaz kaldırma ve yıkım çalışmaları devam ederken gerekli önlemler alınmadığı için toz, asbest ve zararlı kimyasalların çok daha uzun zamana yayılacak olan ekosistem ve sağlık sorunları yaratacağı bu duruma dönük önlem alınması gerektiği sağlık örgütleri tarafından belirtilmesine rağmen önlem almayan iktidar bölgede yaşanacak başta solunum yolu hastalıkları ve kanser olmak üzere hastalıkların sorumlusu olacak. Bugün ağır kış koşulları ile bir kez daha görüyoruz konteynırlar su altında kalıyor, Depremden sonra deprem illerinde yaşayan halk bu defa su basmaları ve sellerle boğuşuyor.
Kadınlar afet durumlarında çok daha ağır süreçler yaşıyor. Cinsiyetçi iş bölümü pekişirken hane içinde olmayan imkanlarla bakım, yemek ve hijyen koşullarını sağlamak için daha fazla mesai harcamak zorunda kalıyor. Var olan toplumsal cinsiyet eşitsizliği depremle iyice pekişti. Kadınlar bir yandan depremin yarattığı travmayla baş etmeye çalışırken, bir yandan da bakım sorumluluğunu üstlendikleri tüm aile bireylerinin travmalarını sağaltmak zorunda kalıyor.
Bu yıkımın asıl sorumlusunun deprem değil, özelleştirme ve talan politikaları sonucu kamusal hizmetlerin tasfiye edilmesi ve iktidarın rant hırsı olduğunu biliyoruz. Buradan bir kez daha öfkemizle, isyanımızla umudu ve dayanışmayı büyütecek; kentlerimizi ve yaşamı yeniden kurmanın mücadelesini hep birlikte vereceğiz diyoruz.
Biz KESK’li kadınlar olarak erkek-devlet şiddetinin son bulması için tüm kadınları isyana, mücadeleye çağırıyoruz. Kadına yönelik şiddeti ancak örgütlü kadın mücadelesi ile durdurabileceğimizi biliyoruz.”