DOLAR

35,4692$% 0

EURO

36,5502% -0.01

STERLİN

43,4594£% 0.03

GRAM ALTIN

3.072,38%0,64

ÇEYREK ALTIN

5.004,00%0,54

TAM ALTIN

19.954,00%0,52

İmsak Vakti a 02:00
Hatay AÇIK
  • Adana
  • Adıyaman
  • Afyonkarahisar
  • Ağrı
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Çorum
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Gümüşhane
  • Hakkâri
  • Hatay
  • Isparta
  • Mersin
  • istanbul
  • izmir
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kırklareli
  • Kırşehir
  • Kocaeli
  • Konya
  • Kütahya
  • Malatya
  • Manisa
  • Kahramanmaraş
  • Mardin
  • Muğla
  • Muş
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Şanlıurfa
  • Uşak
  • Van
  • Yozgat
  • Zonguldak
  • Aksaray
  • Bayburt
  • Karaman
  • Kırıkkale
  • Batman
  • Şırnak
  • Bartın
  • Ardahan
  • Iğdır
  • Yalova
  • Karabük
  • Kilis
  • Osmaniye
  • Düzce
a

NEFER

Öyle bir sabah ki martıların ağızlarından çıkan gürültücü seslerin yanında, kanat çırpışlarını bile duyacak kadar sessiz!

Öyle bir sabah ki martıların ağızlarından çıkan gürültücü seslerin yanında, kanat çırpışlarını bile duyacak kadar sessiz!
Öyle bir sabah ki havaya, deniz ve yosun kokusu karışmış!
Öyle bir sabah ki vaktinde padişahların, sadrazamların yazlık olarak kullandığı ve Prens Adaları olarak isimlendirilen irili ufaklı beş kara parçacığı ile kanaatimce İstanbul’un en güzel ilçesi Kartal’ın sahili arasında gidip-gelen balıkların, fokurdayan nefes baloncuklarının sesi bile var!
Kıyıda köşede hep duran, iyi günde-kötü günde kavuştuğumuz, varlığını kelimelerle anlatamadığımız, gelin, görün dediğimiz Antakya!
İşte, bir tek sen yoksun artık!
Vakur duruşunun gerçekten vakur olduğunu, sekiz aydır seni duymayan, görmeyen sözde yöneticilerin sana olan ilgisizliğinden daha çok anlar olduk.
Senin o müdanasız hallerin, paylaşımcılığın, ezilenin yanında oluşun, her devirde hak, hukuk, adalet arayışın ne çok ürkütmüş her daim sapla samanı karıştıranları!
İnsanlık bilen her gerçek insan, kan bağına gerek kalmadan akrabasıdır Antakya’nın ve de Antakyalı’nın!
Hiç kimse soyundan-sopundan emin olmasın!
Müslümanım diye geçinen küçücük yerleşim alanlarının içinde ne manastır, Hristiyanım diye geçinen yerlerde de ne cami kalıntıları var!
Herkesin inancı kendine!
Allah, herkese, kendi inancında, yar ve yardımcı olsun!
Hamdüsenasını da kendi inancında yapsın!
Dünyayı, ne yazık ki rakamlar, formüller kurtarmayacak artık.
Duyguları ve ilhamı geniş, sanat ruhu taşıyan, cesur insanlar kurtarır bundan sonra.
Ne zaman ki Din Kültürü konuları içeren dersler yerine Ahlak Bilgisi konularına ağırlık verilirse, insanlık bir nebze düzelecektir.
Kişiliğin değil, dişiliğin ve erkeksi görünümün ön plana çıktığı, fikirlerin değil, popüler kültürün beslendiği bu dönemden kurtulmak gerek.
Ama ne mümkün!
İktidarı seçenlerse o kadar cahil ki yönetenlerin bencillikle yüreklerine sapladığı hançeri bile çiçek sanıyorlar ne yazık ki!
Üzümler, olgunlaşıp toplandıktan sonra yaprakların arasına saklanmış, minik minik salkımlar olur bilirsiniz.
O salkımın taneleri o kadar olgunlaşmıştır ki tadına doyum olmaz. Bağ bozumu tabirinde, bağı bekleyen asker anlamına gelen “neferiye” denirmiş bu salkımlara.
Neferin kelime anlamını ilk defa, kızım, ilkokuldayken, 23 Nisan Ulusal Egemenlik Ve Çocuk Bayramı için Azerbaycan’dan okuluna gelen Azeri çocuklardan iki tanesini evimizde ağırladığımız sırada öğrenmiştim.
Grup olarak kaç kişi geldiklerini sorduğumda, Ağamizen isimli kara gözlü nefer çocuk, ağzının kenarındaki öpülesi gamzesiyle “Altı dişi, altı nefer geldik” demişti.
Neferin kelime anlamını örnekleyip açıkladıktan sonra, o salkımlara dönmek istiyorum.
Bilirsiniz, dallar, uzadıkça budanır. Budandığı yerden de tomurcuklanır. İşte, direnen o son salkım neferiyeler tomurcuklanmanın sebebidir.
Antakyamızı, en sevdiğimiz yerinden, kendimizce en güzel gördüğümüz yönünden yakalamaya çalışacağız.
Kalemi bastırarak yazı yazarız ya bazen? Sonra yazdıklarımızı beğenmez sileriz. Veya sayfayı koparır, yırtar atarız. Ama kalemi bastırmaktan, yazdıklarımızın izi kalmıştır alt sayfada. İşte onun üzerinden yeniden yazacağız Antakya’yı!
Belki bazı düzeltmeler yaparak.
Yoksa bu gidişle ne şarkılar ne türküler ne de şiirler bağışlayacak yönetici kılıklı insanları!
“Bebek Duası”şiirinde;
“Bebek, seni ay korusun
Yeni doğmuş tay korusun
Rüzgar olsun sana serçelerin sürüsü
Yüreğine sokulmasın acıların birisi
Bebek, seni hayat korusun!”

demiş, Nihat Behram.
Ne güzel demiş!
Çok güzel demiş!
Bence de hayat, toprak, su ve hava ile kutsanmış ulu bir değer.
Biri eksilirse biter hayat!
İnsanoğluysa mal-mülkle değil, kattıklarıyla anlam vermeli hayata!
Kula minnet eylemeden, rızkını veren
Hüda’ya şükrederek!
Hayatın içinde geldiği son noktayı geliştirip büyüterek!
Çıkılan ilk noktayı unutmadan, onu da bir nefer gibi koruyarak!
Tabii ki anlayana. Çıktığı kabuğu beğenmeyen, sıyırıp bir kenara attığını sanan o kadar çok ki!
Evet, öyle bir sabah olsun ki bu sabah, depremle gidenlerin halen döneceğine inandığımız ama olamayacağını bildiğimiz bekleyişin, metaneti olsun!
Öyle bir sabah olsun ki bu sabah, siz değil hayat sizi en güzel yerinden çok yorulmanıza gerek kalmadan yakalayıversin!
Aşka gerek duymadan, şefkat ile sabır ile ve bir nefer gücüyle korusun!
Öyle bir sabah olsun ki bu sabah, mutfağınız, bol küncülü, arasına da külah gibi şekil verilmiş gazete kağıdına konmuş kimyonlu tuzdan, bolca serpilmiş kâke gibi koksun!
-Antakya’ya özgü, bol susamlı, arasına tuz ve kimyon serpilen, kare şeklinde simit-

Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.

HIZLI YORUM YAP

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.